İngiltere, 18.700 Afgan’ın verilerini sızdırdı. Gizlice yürütülen ‘Afghan Response Route’ ile sığınmacılar taşındı. İngiltere’nin süperinjunction skandalı.
Veri Sızıntısının Boyutu ve Şekli
Yaklaşık 18.700 Afgan sığınmacıya ait isim, iletişim ve aile bilgileri, İngiliz Savunma Bakanlığı yetkilisi tarafından yanlışlıkla sızdırıldı. Dosya, Taliban’ın erişebileceği platformlarda paylaşılmış olabilir.
Bu tür bir hata, sadece bireysel değil, ulusal güvenlik risklerini de ortaya çıkarıyor. Özellikle Taliban’ın güç kazandığı bir dönemde, bu bilgiler doğrudan hayatlara mal olabilecek kadar hassastı. Bürokratik dikkatsizlikler, uluslararası insani yardım mekanizmalarının güvenilirliğini sarsabilir.
Superinjunction: Olayın Gizlenme Girişimi
İngiliz yargısı, olayın kamuya açıklanmasını engellemek için “superinjunction” adlı bir hukuki mekanizmayı devreye soktu. Bu karar, olayın varlığının bile rapor edilmesini yasakladı.
Şeffaflık ve basın özgürlüğü açısından ciddi bir darbe. Demokrasiyle yönetilen bir ülkede, böylesine derin etkileri olan bir olayın halktan gizlenmesi, yalnızca siyasi sorumluluktan kaçmakla açıklanabilir. Üstelik bu süreçte mağdurların hak arama yolları da engellenmiş oldu.
Afghan Response Route: Gizli Tahliye Operasyonu
Skandalın ardından Birleşik Krallık, “Afghan Response Route” adını verdiği gizli bir program başlattı. Bu kapsamda, yüksek risk altındaki Afgan vatandaşları gizlice ülkeye getirildi. Operasyon maliyeti yaklaşık 850 milyon sterlini buldu.
Her ne kadar hükümet zararları telafi etmeye çalışsa da, bu operasyon olayın “başarılı yönetildiği” anlamına gelmiyor. Aksine, önce hatayı yapan, sonra çözümü gizli yürüten bir sistemden söz ediyoruz. Üstelik milyonlarca sterlinin kamu denetimi dışında harcanması da ciddi bir etik sorun.

Mağdurların Hukuki Süreci
Şu ana kadar binin üzerinde mağdurun, İngiliz devleti aleyhine tazminat davası açtığı bildirildi. Bazı vakalarda, Taliban tarafından öldürülen bireylerin aileleri doğrudan bu veri sızıntısını sorumlu tutuyor.
Bu tür olaylarda sadece kamuoyuna açıklama yetmez, somut tazminat ve adalet süreçleri gerekir. Mahkemelerde bu tür vakalar örnek teşkil edebilir; ancak İngiltere gibi güçlü devletlerin, genellikle bu süreci uzun ve yorucu hale getirdiği de bilinen bir gerçek. Hak aramak kolay olmayacak.
İstihbarat Açığı: MI6 ve Özel Kuvvetler de Sızdırıldı
Olayda sadece sivil sığınmacılar değil, yaklaşık 100 İngiliz özel kuvvetler personelinin ve MI6 ajanının bilgileri de sızdırıldı. Bu durum, istihbarat çevrelerinde büyük panik yarattı.
Bu sadece bir diplomatik veya insani kriz değil; aynı zamanda ciddi bir ulusal güvenlik zaafıdır. Gizli servis personelinin kimliğinin açığa çıkması, İngiltere’nin Orta Doğu ve Güney Asya’daki operasyonel kapasitesini ciddi şekilde zayıflatabilir. Bu, uluslararası istihbarat camiasında prestij kaybı anlamına da gelir.
Toplumsal ve Politik Yansımalar
Skandal, özellikle göçmen karşıtı politikaların yükseldiği bir dönemde yaşandığı için siyasi kutuplaşmayı da tetikledi. Muhafazakâr hükümetin hem hatayı yapması hem de gizlemeye çalışması, muhalefet ve medya tarafından sert eleştirildi.
Olay, halkın devlete olan güvenini sarsabilecek ölçekte. Göçmen krizlerine dair zaten kırılgan olan sosyal yapı, “gizli operasyonlar”, “veri ihlalleri” gibi başlıklarla daha da kaotik hale geliyor. Bu durum yalnızca Afgan sığınmacılar için değil, diğer mülteci grupları açısından da tedirgin edici.
Uluslararası İmaj ve Müttefik Tepkileri
ABD başta olmak üzere NATO ve Avrupa ülkeleri, konuyla ilgili doğrudan yorum yapmasa da, İngiltere’nin Afganistan’dan çekilme sürecinde yaşadığı sorunlar ve bu skandal, uluslararası prestijini zedeledi.
İstihbarat, mülteci koruma ve kriz yönetimi gibi alanlarda, müttefik güveni ciddi darbe aldı. Özellikle ABD ve Kanada gibi müttefiklerin, benzer ortak operasyonlara dair risk analizi yaparken İngiltere ile ilişkilerini tekrar gözden geçirmesi bekleniyor.
Değerlendirme
Afgan veri skandalı, sadece bir teknik hata değil, bütüncül olarak devletin güvenlik, etik, yönetim ve sorumluluk mekanizmalarının sorgulanmasına neden oldu. “Yüksek riskli” kategorideki sığınmacıların hayatı üzerindeki etkisi ise rakamlarla ölçülemeyecek kadar dramatik. Bu tür krizler, sadece bir hükümetin değil, uluslararası sistemin şeffaflık ve hesap verebilirlik testidir.