ROKETSAN’ın Şimşek‑2 roketi, 1.5 tonluk yerli uyduları 700 km’ye taşıyarak Türkiye’yi uzayda stratejik bağımsızlığa taşıyor.
Türkiye’nin Uzaya Bağımsız Erişim Hamlesi: ROKETSAN Şimşek‑2
Türkiye, uzayda tam bağımsızlık vizyonu doğrultusunda yeni bir döneme giriyor. IDEF 2025 fuarında tanıtılan Şimşek‑2, tamamıyle yerli imkânlarla geliştirilen iki kademeli bir uydu fırlatma aracı. Bu proje, hem savunma hem de sivil amaçlı uzay görevlerimizde stratejik bir mihenk taşı.
Şimşek‑2 Nedir?
Şimşek‑2, 1.5 ton ağırlığındaki uyduları Güneş‑eşzamanlı yörüngeye (yaklaşık 700 km) taşıyabilen iki kademeli sıvı yakıtlı bir roket sistemidir. Yaklaşık 39,2 m’lik uzunluğu, birinci kademe çapı 3,3 m, ikinci kademe ve başlıkta ise 3,0 m olarak açıklandı.
Neden Önemli?
-
Stratejik Özerklik: Artık Türkiye, uydularını kendi fırlatma aracıyla uzaya çıkararak dışa bağımlılığı azaltacak.
-
Mali ve Ticari Avantajlar: Dış ülkeler yerine yerli sistemlerle uydu görevlerinde milyonlarca dolarlık harcamalar düşebilir; ileride dış ülkelere de fırlatma hizmeti pazarlanabilir.
-
Milli Uzay Programı Desteği: Şimşek‑2, NASA değil de yerli sistemle çalışmayı hedefleyen Milli Uzay Programı’nın en önemli parçalarından biri.
Teknik Özellikler
Özellik | Detaylar |
---|---|
Faydalı Yük Kapasitesi | 1.500 kg (1,5 ton) |
Yörünge Hedefi | 700+ km (Güneş Eşzamanlı Yörünge) |
Uzunluk | 39,2 metre (~13–14 katlı bina) |
Çap |
|
Yakıt Tipi | İki kademeli, sıvı yakıtlı roket motoru |
Proje Yol Haritası
-
Şimşek‑1: 400 kg kapasiteli ve ilk testleri 2027’de planlanan daha küçük kardeşi.
-
Şimşek‑2: Geliştirme süreci tamamlandıktan sonra testler 2028–2029 civarında başlayacak. Hedef operasyonel aşamaya 2030’ların başında geçmek.
Stratejik Değer ve Gelecek
Şimşek‑2, yalnızca bir roket değil; aynı zamanda Türkiye’nin küresel uzay teknolojisi yarışında yerini alması anlamına geliyor. Bu sistem:
-
Milli uzay yeteneklerini güçlendirecek,
-
Yurt içi teknolojik ekosistemi destekleyecek,
-
Savunma ve sivil amaçlı birçok uzay görevinin kapısını açacak.
Fuar yetkilisi Murat İkinci, “Türkiye’nin mühendislik kapasitesinin geldiği noktanın göstergesi” olarak tanımladı.

Değerlendirme
ROKETSAN tarafından geliştirilen Şimşek‑2 Uydu Fırlatma Aracı, Türkiye’nin uzaydaki bağımsızlığını pekiştirmek için atılan en somut ve stratejik adımlardan biri olarak değerlendirilmeli. Bu iki kademeli, sıvı yakıtlı roket; 1.500 kg’a kadar faydalı yükü, yani uyduları, 700 km irtifada yer alan Güneş eşzamanlı yörüngeye ulaştırabilecek kapasiteye sahip. Teknik özellikleri itibarıyla birçok ülkenin uzun yıllar boyunca dış destekle ulaştığı seviyelere, Türkiye kendi mühendislik altyapısıyla erişmiş durumda. Özellikle roketin boyutları (39,2 m uzunluk, 3,3 m çap) ve yörüngeye taşıyabileceği ağırlık miktarı, projeyi sadece sembolik değil, aynı zamanda fonksiyonel bir fırlatma sistemine dönüştürüyor.
Bu gelişme; Türkiye’nin bugüne kadar hep başka ülkelerin fırlatma merkezlerine ve teknolojilerine bağımlı olarak gerçekleştirdiği uydu gönderme faaliyetlerinde radikal bir kırılmayı temsil ediyor. Artık yalnızca uydularımız yerli üretim olmayacak, onları taşıyan sistem de yerli olacak. Bu durum, sadece maliyet avantajı değil; askeri, stratejik ve siber güvenlik açısından da kritik bir eşik anlamına geliyor. Bir başka deyişle, Şimşek‑2 sadece bir mühendislik başarısı değil, aynı zamanda bir egemenlik meselesidir.
Projede öne çıkan bir diğer boyut ise zamanlama. Şimşek‑2 henüz test aşamasına geçmese de altyapı ve tasarım süreci tamamlanmış durumda. Önümüzdeki birkaç yıl içinde testlerin başlaması ve 2030’ların başında operasyonel hale gelmesi bekleniyor. Bu da aslında Türkiye’nin, Milli Uzay Programı’ndaki hedeflerini somutlaştırmaya başladığını gösteriyor. Ayrıca, ROKETSAN’ın daha küçük ölçekli olan ve ilk testleri 2027’de planlanan Şimşek‑1 ile birlikte, çok yönlü bir uzay taşıma filosu inşa etmeye çalıştığı görülüyor. Bu tür projeler yalnızca savunma için değil; haberleşmeden iklim takibine, afet yönetiminden bilimsel gözlemlere kadar geniş bir kullanım alanı sağlayacak altyapıların oluşmasını destekleyecek.
Şimşek‑2 aynı zamanda, Türkiye’nin gelecekte uzay fırlatma hizmetleri alanında da ihracatçı ülke olma potansiyelini gündeme getiriyor. Özellikle Orta Doğu, Orta Asya ve Afrika gibi bölge ülkelerine uydu taşıma hizmeti sunabilmek, Türkiye’nin hem jeopolitik konumunu hem de teknoloji ihracatını güçlendirebilir. Bu bağlamda Şimşek‑2, sadece bir roket değil; gelecekte çok uluslu ekonomik ve stratejik etkileşimlerin merkezine yerleşebilecek bir “platform” potansiyeli de taşımaktadır.
Sonuç olarak, Şimşek‑2 projesi Türkiye için sadece bir mühendislik hamlesi değil; teknolojik egemenlik, dışa bağımlılığın azaltılması, ekonomik kazanımlar ve savunma derinliği açısından da çok katmanlı bir kırılma noktasıdır. Eğer test süreci planlandığı gibi ilerler ve 2030’lu yıllarda ilk yerli uydu fırlatma operasyonları gerçekleşirse, bu başarı yalnızca ROKETSAN’ın değil, Türkiye’nin bilimsel, teknik ve stratejik vizyonunun küresel düzeyde bir yansıması olacaktır.