Uzmanlar, dev bir Güneş patlamasının küresel interneti kalıcı olarak çökertmesi durumunda yaşanacakları anlattı. Uygarlığımız 2 ayda nasıl çöker?
Güneş Patlaması: İnternet Çökerse Dünya Nasıl Değişir?
Siber Uzmanlardan Korkunç Senaryo: Dijital Kıyametin İlk İki Ayı
Modern çağda teknolojiye olan bağımlılığımız tartışılmaz bir gerçek. Sabah çalan alarmdan, bankacılık işlemlerine, küresel ticaretin akışına kadar internet, medeniyetimizin tartışmasız omurgasını oluşturuyor. Peki ya bu dijital damar kalıcı olarak kesilirse? Siber güvenlik uzmanları ve bilim insanları, büyük bir jeomanyetik fırtınanın (Koronal Kütle Atımı – CME) küresel interneti yok etmesi durumunda yaşanacakları gün be gün, ürkütücü bir gerçeklikle gözler önüne serdi. Bu, sadece bir ağ hatası değil; uygarlığımızın temelinin sarsılması anlamına geliyor.
Kâbusu Tetikleyen Tehdit: Güneş’ten Gelen Dev Dalga
Bu felaket senaryosunun ana tetikleyicisi, Güneş’ten fırlayan, son derece güçlü bir plazma ve manyetik alan bulutu: Koronal Kütle Atımı (CME). Geçmişte, 1859’daki Carrington Olayı gibi daha küçük çaplı patlamalar bile telgraf sistemlerini yakmıştı. Modern, hassas ve birbiriyle entegre altyapımız için ise, bu tür bir olayın sonuçları çok daha yıkıcı olacaktır.
Uzmanlar, Dünya’ya doğru yönelecek, yakın zamanda yaşanan radyo kesintilerinden yüz kat daha güçlü bir CME dalgasının ilk anda binlerce uyduyu etkisiz hale getireceğini belirtiyor. İşte o an başladığı varsayılan “Dijital Kıyamet” senaryosunun adım adım ilerleyişi:
1. Gün: Kaosun Başlangıcı ve Elektrik Dehşeti
15:00: İlk Şok Dalgası ve Altyapı Çöküşü
CME’den gelen ilk yüksek enerjili parçacık patlaması, binlerce kritik uyduyu saniyeler içinde işlevsiz bırakıyor. Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS), telefon ağları ve istihbarat sistemleri aniden devre dışı kalıyor.
Ancak asıl yıkım, yeryüzünde yaşanıyor: Elektriksel dalgalanmalar. Şebekeye bağlı olan her cihazın (bilgisayarlar, TV’ler, ev aletleri) bileşenleri aşırı yükleniyor, yanıyor ve hatta alev alıyor. Ulusal elektrik şebekeleri tamamen çöküyor; trafik ışıkları ve sokak lambaları sönüyor. İletişimin ve gücün eşzamanlı kesilmesi, dünya çapında büyük trafik kazalarına ve paniğe neden oluyor.
17:00: İletişim Krizi ve Krizin Coğrafyası
Ülke çapında çıkan elektrik kaynaklı yangınlar artarken, acil durum ekipleri arasındaki iletişim kopukluğu, yardımın ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını engelliyor.
Bu noktada küresel bir ayrışma yaşanıyor: Dünya’nın yarısı (Asya) Güneş’e dönük olmadığı için bu ilk darbeden kısmen kurtuluyor. Rusya ise, Batı’nın internetinden bağımsız olan ve kendi iç iletişimini sağlayan RusNet sayesinde temel hizmetlerini ayakta tutmayı başarıyor.
2. Gün: Orta Çağ’a Geri Dönüş
06:00: Yönetimin Çaresizliği ve Güvenlik Zaafiyeti
Hükümetler, orduyu devreye sokarak acil durum iletişim sistemleri kurmaya çalışıyor. Bu yeni sistemler; askeri telsizler, alan telefonları ve tarihin tozlu sayfalarından geri dönen Mors alfabesi ile sınırlı kalıyor.
Kamera sistemlerinin çökmesiyle yağmacılık kontrolden çıkıyor. Polis, büyük şehirlerde düzeni sağlamak için sokaklarda devriye geziyor. Yollar, terk edilmiş, şarj edilemeyen elektrikli araçlarla tıkalı hale geliyor ve temizlik için buldozerler kullanılması gerekiyor. Hastaneler yedek jeneratörlerle karanlığa karşı savaş verirken, acil servisler elektrik kaynaklı yangınlar ve kazazedelerle dolup taşıyor.
09:00: Kırılgan Temeller ve Uzman Görüşü
Sistemleri yeniden canlandırma çabaları başlarken, Surrey Üniversitesi’nden Profesör Alan Woodward durumun kırılganlığını vurguluyor: “İnternet, dikkat çekici derecede kırılgan bir şey; çok sallantılı temeller üzerine inşa edilmiş kritik bir ekonomik altyapı parçası.” Uzmanlar, elektrik verilerek yeniden işlevsel hale getirilecek olan Londra İnternet Borsası gibi merkezlerin, ulusal siber trafiğin yeniden başlangıç noktası olmasını umuyor.
15:00: Dijital Altyapı Siliniyor
Amerika’daki ana bulut veri merkezlerinin tamamen yok olduğu anlaşılınca, küresel internetin sıfırdan inşa edilmesi gerektiği acı gerçeği ortaya çıkıyor. Batı ülkeleri, adeta Orta Çağ koşullarına geri dönüyor; yiyecek, su, yakıt ve elektrik gibi temel kaynaklar karneyle dağıtılıyor.
Bankacılık ağı felç olmuş durumda. Yollarda hız kameralarının ve trafik denetiminin olmaması, hırsızların ve kanun kaçaklarının cirit attığı bir ortama zemin hazırlıyor. İlginç bir sosyal gözlem ise, teknolojisiz bir hayata alışkın olan yaşlı neslin, orta yaşlı ve gençlere göre bu yeni düzene daha kolay uyum sağlaması.

İki Ay Sonra: Siber Savaş ve Salgınlar Dönemi
İki ayın sonunda kurulan derme çatma, zayıf ve güvenliksiz yeni bilgisayar sistemleri, siber korsanlar için tam bir hedef tahtası haline geliyor. Hükümetler sürekli olarak fidye talepleriyle karşı karşıya kalıyor ve bu durum siber suçluların küresel gücünü artırıyor.
Sıcaklık düşerken ısınma sorunu baş gösteriyor ve lojistik sistemlerin çökmesi nedeniyle temiz su temini aksıyor. Su teminindeki bu aksaklıklar, kolera gibi salgın hastalıkların yayılmasına neden olarak krizi daha da derinleştiriyor. Rusya’nın, Batı’nın kalan zayıf altyapılarını hedef alması riski ise, küresel gerilimi tırmandırıyor.
Bu senaryo, internetin sadece bir iletişim aracı değil, ulusal güvenlik, sağlık, ekonomi ve toplumsal düzenin temeli olduğunu gösteriyor. Türkiye dahil tüm ülkelerin, bu tarz bir kozmik felakete karşı daha dayanıklı, entegre olmayan ve fiziksel olarak korunan yedek sistemler geliştirmesi hayati önem taşıyor.