Ekonomide Yeni Yıl Rüzgarı: Güven Endeksleri ve İyimser Beklentilerle 2026’ya Merhaba
Türkiye ekonomisi, 2025 yılının yorgunluğunu geride bırakarak 2026 yılına oldukça umut verici bir tabloyla giriyor. Bir süredir uygulanan rasyonel politikaların meyveleri, sadece rakamlarda değil, sokağın ve iş dünyasının nabzını tutan “güven endekslerinde” de kendini hissettirmeye başladı.
Güven Endekslerinde Zirve Takibi
Yılın ikinci yarısında başlayan toparlanma eğilimi, aralık ayı verileriyle taçlandı. Mart ayında 100 eşik değerini gördükten sonra dalgalı bir seyir izleyen Ekonomik Güven Endeksi, kasım ve aralık aylarında sergilediği performansla 99,5 seviyesine ulaşarak son 8 ayın en yüksek noktasına çıktı.
Sektörel bazda bakıldığında ise tablo daha da netleşiyor:
-
Tüketici Güven Endeksi: Yaz aylarındaki dip seviyelerinden kurtulan tüketici, aralık ayında son iki yılın en yüksek seviyesi olan 103,7’ye ulaşarak geleceğe dair umudunu tazeledi.
-
Hizmet Sektörü: Dalgalı geçen bir yılın ardından hizmet sektörü, yılı son 9 ayın zirvesi olan 112,3 ile kapattı.
-
Reel Kesim ve Perakende: İş dünyasının ve ticaretin kalbi olan bu alanlarda da ibre yukarıyı gösteriyor.
Enflasyon Beklentilerinde “Psikolojik Eşik” Aşılıyor mu?
Ekonominin en büyük yumuşak karnı olan enflasyon cephesinde de “beklenti yönetimi” başarıyla sürüyor. Piyasa katılımcıları ve hane halkının 12 ay sonrasına dair öngörüleri, dezenflasyon sürecinin içselleştirildiğini kanıtlıyor.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, 12 ay sonrası yıllık TÜFE beklentisi yüzde 23,35’e gerilerken, 24 ay sonrası için bu oran yüzde 17,45 seviyelerine kadar çekildi. Bu durum, fiyatlama davranışlarının normalleşmeye başladığının ve enflasyon canavarıyla mücadelenin toplum nezdinde karşılık bulduğunun en somut göstergesi.

Veriler Ne Anlatıyor?
Ekonomik veriler sadece kuru rakamlardan ibaret değildir; bir toplumun yarına nasıl baktığının aynasıdır. Güven endekslerindeki bu istikrarlı artış, tüketicinin harcama iştahının dengelendiğini, üreticinin ise önünü daha net görebildiğini kanıtlıyor. Eğer bu iyimserlik, yapısal reformlar ve mali disiplinle desteklenmeye devam ederse, 2026 yılı Türkiye için sadece enflasyonun düştüğü değil, refahın tabana yayıldığı bir yıl olabilir.
Yeni yıla girerken ekonomideki bu “iyimserlik rüzgarı”, hem yerli hem de yabancı yatırımcı için güvenli bir liman arayışında Türkiye’yi öne çıkarıyor.