ABD basını, Türkiye’nin milli savaş uçağı KAAN’ı sadece askeri bir güç değil, aynı zamanda küresel arenada stratejik bir jeopolitik mesaj olarak değerlendirdi.
KAAN Savaş Uçağı: Türkiye’nin Jeopolitik Gücünün Yeni Sembolü
ABD’nin önde gelen savunma yayınlarından The National Interest, Türkiye’nin milli savaş uçağı KAAN üzerine dikkat çekici bir analiz yayımladı. Haberde KAAN’ın sadece bir beşinci nesil savaş uçağı olmadığı, aynı zamanda Ankara’nın uluslararası arenada verdiği jeopolitik mesajın güçlü bir göstergesi olduğu vurgulandı.
Türkiye’nin Milli Muharip Uçak (MMU) projesi kapsamında üretilen KAAN, savunma sanayisinde yıllardır süren teknolojik yatırımların en önemli meyvelerinden biri olarak öne çıkıyor. Uçağın radar görünmezliği, üstün manevra kabiliyeti ve milli yazılımlarla donatılmış olması, onu sadece bir hava gücü değil, aynı zamanda stratejik caydırıcılık unsuru haline getiriyor.
ABD Basınında Türkiye’nin Yükselen Gücü
The National Interest’in değerlendirmesinde, Türkiye’nin KAAN ile birlikte artık yalnızca bölgesel bir aktör değil, küresel güç dengelerinde söz sahibi olma yolunda ilerlediği vurgulandı. Ayrıca bu gelişmenin, NATO ve ABD ile ilişkilerden, Orta Doğu ve Doğu Akdeniz politikalarına kadar geniş bir yelpazede denge unsuru oluşturabileceği belirtildi.
Sadece Bir Uçak Değil, Stratejik Mesaj
KAAN, Türkiye için yalnızca savunma gücünü artıran bir proje değil; aynı zamanda “Artık kendi göklerimizi kendi teknolojimizle koruyoruz” mesajının somut bir ifadesi. Bu, hem dost hem de rakip ülkelere yönelik güçlü bir siyasi ve askeri işaret olarak görülüyor.
Uzmanlara göre KAAN’ın uluslararası pazarda yer bulması, Türkiye’nin savunma ihracatında da önemli bir sıçrama yaratabilir. Ayrıca bölgedeki güç dengelerinin yeniden şekillenmesinde kritik rol oynayabileceği değerlendiriliyor.
Türkiye’nin Savunma Stratejisinde Yeni Dönem
Savunma sanayiindeki yerlilik oranının her geçen gün arttığı Türkiye’de KAAN, Bayraktar İHA’lar ile başlayan yükselişin zirve noktası olarak görülüyor. Bu nedenle KAAN, hem askeri hem de siyasi anlamda bir dönüm noktası niteliği taşıyor.
