Tate Modern’de açılan “Post-Human” sergisi, Refik Anadol’un dijital enstalasyonuyla yapay zekâ ve insan ilişkisini sanatla sorguluyor.
Tate Modern’de “Post-Human”: Sanatın Yeni Çağı Başladı
Londra’daki Tate Modern, 2025 sonbahar sezonuna damgasını vuran “Post-Human” sergisiyle sanatseverleri teknolojiyle yüzleşmeye davet ediyor. Sergi, yapay zekâ ile insan arasındaki sınırları sorgulayan dijital enstalasyonlar, veri görselleştirmeleri ve interaktif deneyimlerle dolu. Serginin yıldız isimlerinden biri ise kuşkusuz Refik Anadol.
Refik Anadol’dan Veriyle Düşleyen Bir Enstalasyon
Refik Anadol’un Tate Modern’deki yeni dijital enstalasyonu, insan belleği ile yapay zekâ arasındaki ilişkiyi görsel bir şiire dönüştürüyor. Sanatçının daha önce Guggenheim Bilbao’da sergilediği “in situ” serisiyle paralellik taşıyan bu çalışma, ziyaretçileri veriyle örülmüş bir rüya dünyasına davet ediyor. Anadol’un eserinde kullanılan algoritmalar, milyonlarca açık kaynaklı görsel ve ses verisini işleyerek, insan deneyimini yeniden yorumluyor.
Sergi Teması: Post-Hümanizm ve Dijital Kimlik
“Post-Human” sergisi, yalnızca estetik değil, felsefi bir tartışma da sunuyor. Yapay zekânın sanat üretimindeki rolü, dijital kimliklerin yükselişi ve insanın teknolojiyle dönüşen doğası, küratörlerin odak noktası. Sergide yer alan diğer sanatçılar da hologramlar, artırılmış gerçeklik ve biyoteknoloji gibi araçlarla insan sonrası çağın izlerini sürüyor.
Tate Modern’in Vizyonu
Tate Modern, bu sergiyle yalnızca çağdaş sanatın değil, çağın kendisinin nabzını tutuyor. Refik Anadol gibi sanatçılar sayesinde, müze artık sadece eserlerin sergilendiği bir alan değil; veriyle düş kurulan, algoritmalarla duyguların işlendiği bir deneyim mekânı haline geliyor.
