TÜSİAD (Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği) Başkanı Orhan Turan, 26 Haziran 2025’te düzenlenen “Maliyet Bazlı Rekabet Gücü Endeksi” lansmanında, dünya ticaret sistemini tehdit eden gümrük vergileri ve korumacı politikalar hakkında çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Turan, ABD’nin uygulamaya koyduğu yüksek gümrük vergilerinin, sadece Türkiye değil tüm gelişmekte olan ülkeler için ciddi bir risk oluşturduğunu ifade etti.
Küresel Ticaret Dengesi Bozuluyor
ABD’nin Çin başta olmak üzere bazı ülkelerden yapılan ithalata getirdiği yüksek vergiler, dünya ticaretinde yeni bir korumacılık döneminin başlangıcı olarak değerlendiriliyor. TÜSİAD Başkanı, bu uygulamaların serbest piyasa ekonomisi ilkesine aykırı olduğunu belirterek şu sözlerle uyardı:
“Korumacı politikaların artması, özellikle üretim maliyetleri yüksek olan ülkeler için adil rekabeti zedeliyor. Türkiye gibi ihracatla büyüyen ekonomiler, bu tür ticaret savaşlarında zarar görebilir.”
Maliyet Bazlı Rekabet Gücü Geriliyor
Toplantıda açıklanan Maliyet Bazlı Rekabet Gücü Endeksi’ne göre Türkiye, enerji maliyetleri, finansmana erişim ve dış ticaret politikaları bakımından rekabet gücünü kaybetme riskiyle karşı karşıya. Yüksek enflasyonun ve kur dalgalanmalarının da üretim maliyetlerini artırdığı belirtiliyor.
TÜSİAD’dan Politika Önerileri
TÜSİAD, Türkiye’nin küresel rekabet gücünü yeniden kazanması için şu adımların atılmasını önerdi:
-
Enerji ve lojistik maliyetlerinin düşürülmesi
-
Kur istikrarının sağlanması
-
Dijitalleşme ve yeşil dönüşüm yatırımlarına teşvik verilmesi
-
AB ve ABD ile ticaret diplomasisinin güçlendirilmesi
Vergi Savaşlarında Türkiye’nin Yeri
Uzmanlara göre, ABD’nin başlattığı gümrük vergisi hamlesi yalnızca Çin’i hedef almıyor; aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülke bu ticaret politikalarının dolaylı etkilerine maruz kalıyor. Özellikle otomotiv, demir-çelik ve elektronik sektörlerinde ek vergiler ve kota uygulamaları, Türk ihracatçılar için önemli bir engel oluşturuyor.
Sonuç: Ekonomik Diplomasi Ön Planda Olmalı
TÜSİAD’ın çıkışı, yalnızca iş dünyası için değil, ekonomik diplomasinin de yönünü belirleyecek önemli bir çağrı niteliği taşıyor. Küresel ticarette artan korumacılığa karşı Türkiye’nin, hem ulusal rekabet gücünü artıracak reformlara odaklanması hem de dış ilişkilerde daha etkin bir politika izlemesi bekleniyor.