12 Eylül 1980 darbesi, Türkiye’nin demokrasi tarihine kazınan kara bir lekedir. Kurumların yıkıldığı, özgürlüklerin baskılandığı karanlık dönemi anlatıyoruz.
Demokrasiye Vurulan Kara Leke: 12 Eylül – Türkiye’nin Hafızasında Silinmez Bir Gün
12 Eylül 1980 sabahı Türkiye, demokrasisine ağır bir darbe indiren, kurumlarını sarsan ve toplumsal dokusunu derinden yara açan bir müdahale ile uyandı. “Bayrak Harekatı” adı verilen planın gizli hazırlıkları dört aylık çabanın ardından tamamlanmış; darbe, sabahın erken saatlerinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’in radyodan okuduğu bildiriyle resmen ilan edilmişti.
Darbenin Planlandığı Süreç
“Bayrak Harekatı”, ordu içinde üst düzey komutanlar arasında gizlice hazırlanmış; darbe gerçekleşmeden önce bazı hamleler denendi. 11 Temmuz 1980’de ordu komutanlarına darbenin harekat emri verilmiş; ancak Başbakan Süleyman Demirel’in güvenoyu alması nedeniyle bu plan ertelenmişti.
Darbenin İlk Anları: Kurumsal Yıkım
12 Eylül sabahı ile birlikte Milli Güvenlik Konseyi (MGK), tüm yetkileri ele aldı. Evren, Nurettin Ersin, Tahsin Şahinkaya, Nejat Tümer ve Sedat Celasun gibi isimler, yasama ve yürütme organlarını feshedip, Anayasa’yı yürürlükten kaldırdılar, TBMM’yi lağvettiler.
Sendikalar, meslek kuruluşları faaliyet dışı bırakıldı; dernekler kapatıldı. Küresel kurumların dışındakiler – Kızılay, Türk Hava Kurumu gibi – kapatılan kuruluşlar arasında değildi; ancak sivil toplum hayatının büyük kısmı baskı altına girdi. Siyasi partiler kapatıldı; muhalif liderler sürgüne gönderildi ya da siyasi yasaklarla hayatları kısıtlandı.
İnsan Hakları ve Adaletin Askıya Alınması
Darbe sonrasında yüzlerce kişi gözaltına alındı; çok sayıda siyasi, gazeteci, akademisyen, öğretmen işinden edildi veya vatandaşlık hakkı elinden alındı. İstanbul, Ankara ve diğer büyük kentlerde adeta hukuk askıya alındı. İdam kararları verildi; bunlardan en çok bilinenleri Erdal Eren’in 17 yaşında infaz edilmesi örneğiydi.
Anayasa ve Yargılanma Süreci
Darbe rejimi 1982 Anayasası ile kurumsallaştı. Yapılan referandumda %92 “evet” oyuyla kabul edildiği ilan edildi; bununla birlikte darbecilerin dokunulmazlığı sağlayan geçici maddeler de anayasal teminat altına alındı. Ancak bu dokunulmazlık, halkın demokrasi talebi ve toplumsal baskı sonucunda 2010’daki referandumla kısmen ortadan kaldırıldı.
2012’de Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında dava açıldı; mahkemelerce suçlu bulunup ceza verildi. Fakat Evren ve Şahinkaya’nın ölümünden dolayı cezalar düşürüldü veya infaz safhasına geçilemedi.

12 Eylül’ün Mirası ve Unutulmaması Gerekenler
-
Toplumsal travma: İnsan hakları ihlalleri, sürgünler, işkenceler, baskılar; nesiller boyu süren bir moral ve psikolojik etki bıraktı.
-
Demokratik kurumlara güven sarsıntısı: Parlamento, hukuk sistemi, özgür basın gibi temel kurumlar darbe ile zarar gördü; yeniden güven inşası uzun zaman aldı.
-
Anayasal değişim ve hukuki sorumluluk: Anayasa ve yargının dizaynı darbeci zihniyete uygun şekilde düzenlendi, sonraki yıllarda bu yapıların dönüştürülmesi yönünde adımlar atıldı.
-
Hafıza ve vicdan: Toplumda 12 Eylül, resmi tarihin yanı sıra edebiyat, sinema, akademi alanlarında da işlendi; unutulmaması, anlatılması ve ibret alınması sürekli vurgulanan bir gereklilik.
Sonuç
12 Eylül 1980 darbesi, Türkiye demokrasisinin tarihinde silinmez bir kara leke olarak yerini almış durumda. Kurumların işleyişini kesintiye uğratan, bireysel özgürlükleri kısıtlayan ve toplumsal güveni zedeleyen etkileri bugün bile hissediliyor. Bir ülkenin demokrasi ile hukukun üstünlüğü noktasındaki yolculuğu bazen zor sınavlarla doludur; 12 Eylül de bu sınavlardan biridir. Geçmişin acılarını unutmadan, geleceğe demokratik değerlere bağlı bir biçimde ilerlemek, bu kara lekenin kalıcı izlerini silmenin yollarından biridir.