Bilim dünyasından gelen yeni bir araştırma, çocukluktaki başarının yetişkinlikteki zirveyi garanti etmediğini, aksine “erken parlayanların” genellikle geride kaldığını ortaya koyuyor. İşte ebeveynlerin ve eğitimcilerin ezberini bozacak o çalışmanın detayları.
Erken Başarı Geleceğin Garantisi mi?
Yıllardır süregelen “ne kadar erken, o kadar iyi” anlayışı sarsılıyor. On binlerce elit performansçıyı (sporcular, müzisyenler, akademisyenler) kapsayan geniş çaplı bir araştırma, çocuk yaşta akranlarına fark atanların yetişkinlikte her zaman dünya klasmanına çıkamadığını gösteriyor. Araştırmanın en çarpıcı sonucu şu: Çocukken en iyisi olanlar, genellikle yetişkinlikte en iyisi olanlarla aynı kişiler değil.

Neden Erken Uzmanlaşma Riskli?
Geleneksel yöntemler, yetenekli çocukları erkenden tespit edip onları tek bir alanda yoğun bir eğitime tabi tutmayı (erken uzmanlaşma) önerir. Ancak veriler bunun aksini söylüyor. Dünya çapında başarıya ulaşanların ortak özellikleri şunlar:
-
Geniş Yelpazede Keşif: Geleceğin yıldızları, çocukluklarında tek bir şeye odaklanmak yerine farklı spor dalları, müzik aletleri veya ilgi alanları arasında geçiş yapıyor.
-
Yavaş ve İstikrarlı Gelişim: Yetişkinlikte zirveye çıkanlar, çocukluklarında genellikle “ortalama” veya “iyi” seviyede kalıp, gelişimi zamana yayanlar arasından çıkıyor.
-
Düşük Tükenmişlik Riski: Tek bir alana hapsedilmeyen çocuklar, hem fiziksel sakatlıklardan hem de zihinsel tükenmişlikten korunarak uzun vadeli motivasyonlarını koruyorlar.
Ebeveynlere Tavsiye: Bırakın Denesinler
Araştırmacılar, genç yeteneklerin gelişim sürecinde en az iki veya üç farklı disiplinle ilgilenmesinin, uzun vadeli öğrenme kapasitesini artırdığını vurguluyor. Erken yaşta gelen kupalar veya madalyalar gurur verici olsa da, asıl önemli olanın çocuğun kendi potansiyelini en iyi yansıtacağı alanı “deneyerek” bulması olduğu belirtiliyor.
Bir öğretmen olarak yazıyorum. Harika çocuk sendromu, aslında potansiyeli erkenden tüketmekten başka bir şey değil. Çocukları çok erken yaşta tek bir alana hapsetmek, onlara bir uzmanlık değil, bir kafes sunuyor. Bilimsel veriler de gösteriyor ki geniş bir keşif alanı sunulan çocuklar yetişkinlikte daha yaratıcı ve dayanıklı oluyorlar.
Çocuğumuzun 10 yaşında madalya alması değil, 30 yaşında işini severek yapan, tükenmemiş bir yetişkin olması asıl başarıdır.
Ben de bariz bir örnek vereceğim futbol sever anne babalar beni anlayacaktır.
Yıllardır yeni Messi diye beklediğimiz Muhammed Demirci’nin 10 yaşında Beşiktaş antrenmanlarındaki o büyüleyici görüntüsü hala hafızamızda, ama bugün nerede? İşte bu araştırma tam olarak bunu söylüyor: Çocukken en iyisi olmak, yetişkinlikte zirveyi garantilemiyor. Muhammed erkenden o etiketi yedi ve beklenti altında ezildi. Arda Güler ve Kenan Yıldız ise sadece yetenekli değil, gelişim süreçleri sabırla ve profesyonelce yönetilen isimler. Birisi erken parlayıp sönen bir havai fişek gibi kaldı, diğerleri ise adımlarını sindire sindire dünya devlerine ulaştı. Demek ki asıl mesele erken başlamak değil, zirveye giden yolu doğru tempoda yürümekmiş.
Bu yorumun altına ben de imzamı atıyorum. Net bir örnekleme olmuş teşekkürler.