Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Al Jazeera’deki makalesi, Gazze krizini küresel vicdanın bir sınavı olarak ele alıyor. Türkiye’nin rolü ve kalıcı barış önerileri.
Erdoğan’dan Al Jazeera’de Küresel Vicdan Çağrısı: Gazze’nin Sınavı
Gazze’deki insani kriz, sadece bir coğrafyanın sorunu olmaktan çıkıp tüm insanlığın vicdanını sınayan bir mesele haline geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Al Jazeera’de yayımlanan “İnsanlığın Vicdanı Gazze’de Sınanıyor” başlıklı makalesinde bu küresel çığlığa kulak veriyor. Erdoğan, uluslararası toplumun sessizliğini sorgularken, Batı’nın çifte standartını gözler önüne seriyor ve Türkiye’nin çözümdeki kararlı duruşunu vurguluyor.
Gazze’deki İnsanlık Dramı ve Sessiz Kalınan Gerçekler
İsrail’in Gazze’ye yönelik aylardır süren yoğun bombardımanları, bir şehri harabeye çevirirken, binlerce masum canı da beraberinde götürdü. Hastanelerin, okulların ve ibadethanelerin hedef alınması, uluslararası hukukun hiçe sayıldığını gösteriyor. Makalede, bu yıkımın ve can kayıplarının boyutlarına dikkat çekilerek, bölgede yaşanan insani felaketin boyutları gözler önüne seriliyor.
Uluslararası Sistemin Güvenilirlik Krizi
Erdoğan, Batı dünyasının Gazze krizine yönelik ikircikli tavrını sert bir dille eleştiriyor. Ukrayna’ya gösterilen uluslararası dayanışmanın, Gazze’deki duruma neden yansımadığı sorusu, uluslararası düzenin güvenilirliğini sorgulatıyor. Bu çifte standart, sadece Ortadoğu’daki barışı değil, küresel adaleti de baltalıyor.
Türkiye’nin Barış İçin Kararlı Tutumu
Türkiye, Gazze’deki trajediyi sonlandırmak için hem insani yardım hem de diplomatik kanallarda aktif rol üstleniyor. AFAD ve Türk Kızılayı gibi kuruluşlar aracılığıyla bölgeye insani yardımlar ulaştırılırken, diplomatik platformlarda da acil ateşkes ve kalıcı barış için arabuluculuk çabaları sürdürülüyor. Türkiye’nin bu çabaları, krizin çözümünde kilit bir aktör olduğunu kanıtlıyor.
Kalıcı Barışın Yolu: İki Devletli Çözüm
Makalede, Gazze’deki krizin kalıcı olarak çözülmesi için somut öneriler sunuluyor: acil ateşkes, insani koridorların açılması ve savaş suçlarının soruşturulması. Ancak en temel çözümün, başkenti Doğu Kudüs olan, egemen ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulması ve uluslararası toplum tarafından tanınması olduğu vurgulanıyor. Bu, sadece Filistinliler için değil, tüm bölge için sürdürülebilir bir barışın tek anahtarı olarak öne çıkıyor.
