Kaderin Cilvesi: Nolan’ın Truva Yolculuğu Neden Yarım Kaldı?
Ünlü yönetmen Christopher Nolan, kariyerinin dönüm noktası olan Batman Başlıyor filmini yönetmeden önce, 2004 yapımı epik savaş filmi Truva‘nın (Troy) yönetmenlik koltuğuna oturmanın eşiğinden döndüğünü yıllar sonra açıkladı. Bu beklenmedik itiraf, Hollywood’un büyük stüdyo kararlarının bazen en parlak kariyerlerin seyrini nasıl değiştirebileceğini gözler önüne seriyor.
Truva’nın Kayıp Yönetmeni ve Bir ‘Teselli Ödülü’
Nolan’ın son dönemde Homeros’un destanına geri dönüşünü simgeleyen yeni projesi The Odyssey (Odisseia) hakkındaki açıklamaları sırasında gün yüzüne çıkan bu hikaye, sinema tarihinin “ya olsaydı” anlarından biri olarak kayıtlara geçti.
Peki, Nolan neden Truva’yı yönetemedi?
-
İlk Adım: Nolan, 2000’lerin başında, Akıl Defteri (Memento) ve Uykusuzluk (Insomnia) filmleriyle stüdyonun dikkatini çekmişti. Warner Bros. stüdyosu, onu elinde tutmak için ilk etapta Truva filmini yönetmesi için işe almıştı. O dönemde filmin geliştirilme aşamasını yürüten isim Wolfgang Petersen‘di.
-
Kaderin Değişimi: Yönetmen Wolfgang Petersen’in geliştirmeyi planladığı, ancak stüdyonun vazgeçtiği Batman vs. Superman süper kahraman filmi projesi rafa kalkınca, Petersen, daha önce geliştirdiği Truva projesini geri istedi.
-
Stüdyo Hamlesi: Warner Bros., daha deneyimli ve o dönem gişede daha büyük başarılara imza atmış olan Petersen’in isteğine uyarak Truva filmini ona devretti. Ancak Nolan’ı kaybetmek istemeyen stüdyo, ona adeta bir “teselli ödülü” sundu: Batman Başlıyor (Batman Begins) filminin yönetmenliği.
Bu olay, filmin ortak yazarı David S. Goyer tarafından da yıllar sonra doğrulanmış ve Batman Başlıyor‘un, Nolan’a Truva‘yı kaybetmesinin ardından verilen bir şans olduğu ortaya çıkmıştır.

Epik Dünyaya Olan Kalıcı İlgi
Nolan, Truva‘nın yönetmenliğini kaybetmesine rağmen, Homeros’un epik dünyasına olan ilgisinin hiçbir zaman azalmadığını vurguluyor. O dönemde, özellikle Truva Atı gibi ikonik sahneleri nasıl ele almak istediğine dair net görsel fikirlerinin olduğunu belirtiyor.
Bu ilginin, aradan yaklaşık yirmi yıl geçtikten sonra, Homeros’un İlyada‘sının devamı niteliğindeki Odysseia destanını The Odyssey adıyla sinemaya taşıyacak olmasıyla meyvesini vermesi, sinema çevrelerinde büyük heyecan yarattı. Matt Damon’ın başrolünü üstlendiği bu yeni proje, Nolan’ın o yıllarda kalbinde yatan antik Yunan destanlarını sinema perdesine taşıma arzusunun nihayet gerçekleştiğini gösteriyor.
Kayıp Bir Fırsat mı, Yoksa Bir Kazanım mı?
Wolfgang Petersen imzalı Truva filmi, gişede büyük bir başarı yakalamış olsa da, eleştirmenlerden karmaşık yorumlar almıştı. Destana olan sadakatsizliği eleştirilmiş, ancak Eric Bana ve Brad Pitt’in performansları övgü toplamıştı.
Eğer Nolan Truva’yı yönetseydi, epik savaş sahnelerine daha derin bir karakter analizi ve karmaşık bir anlatım katması beklenebilirdi. Ancak, kaderin bu beklenmedik tokadı, Nolan’ın modern süper kahraman sinemasının seyrini tamamen değiştiren Kara Şövalye Üçlemesi’ne imza atmasının önünü açtı.
Bu açıdan bakıldığında, Truva’yı kaybetmek, sinema dünyası için aslında büyük bir kazanıma dönüşmüş olabilir. Nolan, şimdi kendi istediği zaman ve kendi vizyonuyla, The Odyssey ile Homeros’un dünyasına dönüyor ve bu, Hollywood’un en büyük yönetmenlerinden birinin, 20 yıllık bir hayali gerçeğe dönüştürme fırsatı olarak görülüyor.