Doğu Kudüs’ün güneyinde yer alan Gush Etzion bölgesinde, İsrail hükümetine bağlı planlama ve imar komitesi oy birliğiyle yaklaşık 1 300 yeni yasa dışı yerleşim biriminin inşasını onayladı. Bu karar, bölgede uzun süredir devam eden işgal-yerleşim bağlamında yeni bir gerilim başlattı.
Kararın Detayları
-
Komitenin, İsrail hükümeti bünyesinde faaliyet gösteren “Özel Planlama ve İmar Komitesi” tarafından oy birliğiyle aldığı belirtiliyor.
-
Onay verilen proje, Gush Etzion bölgesinde yer almakta ve “işgal altındaki Filistin topraklarında” yer aldığı için uluslararası hukuka göre “yasa dışı” olarak değerlendirilmekte.
-
Haberde, son yıllarda benzer yerleşim faaliyetlerinde artış görüldüğü, 2022 sonundan bu yana Batı Şeria’da yaklaşık 48 000 yasa dışı yerleşim biriminin kurulması için adım atıldığına dair bilgiler yer alıyor.
Uluslararası Hukuk ve Barış Sürecine Etkisi
Bu tip yerleşim kararları, Birleşmiş Miletler nezdinde uzun süredir “işgal altındaki Filistin topraklarında yerleşimlerin uluslararası hukuka aykırı” olduğu yönünde değerlendirmelere konu oluyor.
-
Yerleşim faaliyetleri, iki-devletli çözüm perspektifini zayıflatıyor ve barış müzakerelerini olumsuz etkiliyor.
-
Filistin tarafı için bu hamle, toprak kaybı ve statükonun değişmesi riskini artırıyor.
-
Uluslararası toplumdan tepki gelebileceği gibi, bölgedeki tansiyonun yükselme ihtimali de yüksek.

Bölgesel Dinamikler ve Geleceğe Bakış
-
Gush Etzion bölgesi, stratejik ve sembolik olarak önemli bir yerleşim alanı. Bu onay, yerleşimlerin genişlemesi açısından sembolik bir adım olarak değerlendirilebilir.
-
İsrail iç siyasetinde yerleşim genişlemesi bir kredi aracı olarak kullanıldı; söz konusu adım, hükümetin yerleşim yanlısı seçmen tabanına dönük bir hamle olarak da okunabilir.
-
Filistin yönetimi ve bölgedeki aktörler açısından önümüzdeki dönemde yönetişim, güvenlik ve demografi meseleleri daha kritik hâle gelecek.
Değerlendirme
Bu karar, sadece Gush Etzion’de yeni konut inşası anlamına gelmiyor; aynı zamanda işgal altındaki topraklardaki demografik ve hukuki dengeleri yeniden şekillendirme potansiyeli taşıyor. Uluslararası hukuk ve barış süreci açısından bakıldığında, bu tür yerleşim adımları sorunun çözümünü zorlaştırabilecek nitelikte. Yakından takip edilmesi gereken bir gelişme.